9 Mayıs 2015 Cumartesi

Opel Mokka 1.6 CDTI 136 HP Cosmo Otomatik

Opel'in modellerine eklemekte oldukça geç kaldığı "dizel otomatik" kombinasyonunu ilk defa uyarlayıp Türkiye'ye getirdiği Mokka modelinin cosmo donanımını henüz plakası çıkmamış test arabasını kullanarak bayi içindeki arazide denedik. Daha önceleri 1.4 Turbo otomatik versiyonunu kullandığımız Mokka modeline ek olarak bu versiyon Cosmo olmasından dolayı daha donanımlıydı. Dokunmatik olmayan, çözünürlüğü yüksek ve renkleri canlı olan NAVI950 multimedya sistemi opsiyon olmaktan çıkıp bu donanımda standart olarak sunulmalı. Yine test arabasında alınmış ergonomik spor deri koltuklar Opel'in en sevdiğim opsiyonlarından birisi. Insignia'da benzeri 2009 yılında sunulmaya başlanan bu koltuklar rahat bir sürüş sunmaya yardımcı oluyor fakat Adana gibi bir yerde asfaltı eriten sıcaklar çöktüğünde deri koltuklara oturup oturmama tereddütü yaşayacağımdan kendim adıma çok eminim. Koltuk soğutma özelliği ise henüz sunulmuyor.



Diğer Opel modellerinden alışık olduğumuz direksiyon, gösterge grubu ve konsol bizi karşılıyor. Hep bu kadar tuşun kullanışlılığının kötü olduğuna laf edildi ve Opel bunu Insignia'da düzeltmeye çalışarak karşılık verdi. Hatta durumu abartarak klima kumandalarına bile tuş koymayıp durumu kendi tarafına çekmeye çalıştı fakat başarılı olamadı. Ben bu tasarımı daha çok beğeniyorum.




NAVI950 opsiyonu satın alındığında Türkiye haritasının da sunulduğu navigasyon sistemi ile birlikte bu ekran da geliyor. Artık opsiyon olmaktan çıkmalı.





Deri koltuklar çok rahat ve güzel görünüyor. Ayarlanabilir bel desteği mevcut.




Kontağı çevirip motoru uyandırıyoruz. Tabi bu noktada yine çok mu şey bekliyorum bilmiyorum ama anahtarsız giriş ve çalıştırma gibi sistemlerin en azından cosmo donanımda opsiyon olarak alınabiliyor olmasını isterdim. "En sessiz dizel motor" olarak tanıtılan Opel'in bu sene araçlarında sunmaya başladığı 1.6 litrelik 136 beygirlik motoru o kadar da sessiz değilmiş dedirtecek şekilde çalışmaya başlıyor. Kabine giren dizel motor sesini hiç duymayacakmış gibi bir önyargı ile koltuğa oturduğumu fark ediyorum. Fakat bu durum sürüşe geçtiğimiz anda beklentileri karşılayacak düzeye gelerek adeta bir benzinli araç sürüyormuş gibi bir hale geliyor. Opel bu konuda iyi iş çıkarmış. Ayrıca sunduğu 136 hp'lik güç ile güzel bir ivmelenme yakalayan Mokka'nın 0'dan 100 km/h'ye ulaşması 10.9 saniye olarak fabrika verilerine yansımış. Bu çok iddialı bir değer olmasa da gücün bir kısmının otomatik vites tarafından törpülendiğini, diğer kısmının da Opel'in ağır kasalarıyla mücadele ederken yenik düştüğünü biliyor ve bu performansı yeterli kabul ediyorum. Kısa sürecek olan test sürüşümüze başlıyoruz. Kalkışta ve sürüş anında yeterli ivmelenmeler sunan motordan ziyade bizi sevindiren kısım otomatik vitesin iyileştirilmiş olması. Diğer modellerde kendini hissettiren vites değişimi ortadan kaldırılmış. Ayrıca vites değişim hızı arttırılmış. Bunlar Opel adına güzel ilerlemeler. Yine de inşallah ileride bir Opel'im olursa Active Select son tercihim olur. Tüketimi arttırmayan ve çok hızlı vites değiştiren, S modu olan, direksiyon arkasındaki kulakçıklarla Test Drive Unlimited 2 oynarken aldığım hazzı alabileceğim bir sürüş sunan çift kavramalı bir şanzıman çıkarırlarsa neden olmasın.

Araç oldukça canlı hissettiriyor ve standart otomobillerden yüksekliği ile güzel bir sürüş pozisyonu sunuyor. Tüketimi ölçümlemek için yeterli süre kullanmadık. Fabrika verileri 5.1 lt/100 km olarak verilmiş. Demek oluyor ki normal kullanımda 6-6.5 litre arasında bir değer elde edilir. Çok mu iyi? Hayır, daha düşük değerler elde edebileceğiniz seçenekler de mevcut. Ama aynı performansı ve aynı sessizliği sağlayabilirler mi? Şimdilik sanmıyorum.

Kısaca malzeme kalitesinin iyi hissettirdiğine ve arkadaki diz mesafesinin C sınıfı bir hatchback standartlarında olduğundan bahsedeyim. Baş mesafesini anmaya gerek görmüyorum. 4 kişilik aileler ile rahat yolculuklar yapılabilir. Daha fazlası için küçük gelmeye başlayacaktır.

Sonuç olarak son yıllarda rekabetin iyice arttığı kompakt SUV sınıfında Mokka dizel otomatik kombinasyonuyla kozunu ciddi anlamda arttırdı. Biz ilk defa Opel'in otomatik vitesini kullandığımız bir versiyonundan beğeniyle ayrıldık. Rakipleri karşısında açığını iyice kapatan Mokka'nın bayilere gelen ilk serilerinin hızla satılması rekabeti nasıl kızıştıracağının göstergesi. Yine de daha uygun fiyata bu sınıfa erişmek mümkün olduğu için iyice araştırma yapmadan karar vermek doğru olmaz. Son olarak iyi davranışlarından ötürü, okumayacağını bilsem de Görkem beye şükranlarımı sunuyor, böyle satış görevlilerinin çoğalmasını diliyor, okuyanlara teşekkür ediyorum. Görüşmek üzere!

3 Mayıs 2015 Pazar

Mazda3 HB SKYACTIV-G 1.5 Power



Çağrı'nın yine bir gece sıkılıp neyi test etsek diye internette dolaşırken başvuru yaptığı Mazda3'ü test etmemiz için Adana Mıçı bayisinden telefon geldiğinde Toyota Onatça bayisinde "test sürüşü yapanlara Yaris kazanma şansı" etkinliğindeydik. Sonucuna şimdi baktım, kazanamamışız. Yaris isteyen kim, çekiliş yapmadan anahtarlık versinler bardak versinler hadi bardak altlığı versinler usul usul ayrılalım.

Mazda bayisine uzun süredir gitmemekte ısrar ediyorduk. Marka olarak her ne kadar Mazda'ya karşı nötr olsak da Adana'daki bayisine ısınamadık bir türlü. Onlar bizi sevmiyorlardı(!) biz de onları sevmiyorduk. Aldığımız telefon bir nevi gelin barışalım çağrısıydı. Sonra pişman oldular, trafik yoğun gelmeyin isterseniz dediler ama olay şu ki: Kaçırır mıyız?..

Bayide bir süre arabayı inceledik. otopark.com'da izlediklerine dayanarak Çağrı aracın mekanikliğinden bahsediyordu, merak ediyorduk. Tabi ki bu durum sürüşte ortaya çıkacak ama yaşam alanında durum nasıldı? Alman sevdası belki de bir güzel arabayı da göz göre göre arka plana iteleyecek miydi? Açık konuşmak gerekirse ben Mazda3'ün iç ve dış mekanını gayet beğendim. 


Özellikle gösterge grubunun sürücüyü karşılama efekti arabaya girer girmez ona ısınmanızı sağlıyor. Bu tarz detaylar önemli.



Ön tarafta kötü diyebileceğimiz, en azından bizim gibi amatör seviyede değerlendirirken bile göze batan bir kusur yok. Belki ekranın bulunduğu bölüm daha estetik yapılabilir miydi veya satış görevlisinin denk tuttuğu A3'te olduğu gibi konsola gömülüp tekrar gelebilir miydi, olabilir. 
Direksiyonun ele oturuşu güzel, gösterge grubunun okunuşu rahat ve göze iyi hitap ediyor. Orta konsoldaki birçok bileşen premium arabalardan esinlenerek ortaya konulmuş. Ama bu Mazda3'ü onlara rakip yapıyor mu? Bizce hayır. Satış görevlisine göre Mazda3; Golf, Astra gibi orta sınıf arabalardan ziyade Audi A3, (sıçrayışa dikkat) Bmw 3 serisi, Mercedes C serisi ile denk tutulmalıymış. Fiyat olarak öyle kabul ediyoruz. Diğer konuda sadece güldük geçtik. Ne desek boş. Belki bu tavırdan dolayı mı Mazda'yı sokaklarda çok göremiyoruz acaba. Çünkü seni beğenip almaya gelen adamın aklına A3'ü düşürürsen niye seni alsın?



Arkaya oturduğumuzda yeterli diz ve baş mesafesi ile karşılaştık. Arka camların dar oluşu biraz boğuk bir hava vermiş. Hem önde hem de arkada kapı içlerindeki eşya gözleri çok küçük. Sadece 1 su şişesi alır belki alamaz. Ön kol dayamanın olduğu yerde havalandırma, bardak tutucu, elektrikli soket ve benzeri bir detay yok.




Araç Power donanım seviyesine sahipti. Gayet güzel ekipmanların olduğunu söyleyebilirim. Kör nokta uyarı sistemi, şehir içi çarpışmaları önlemeye yarayan fren sistemi, head-up display gibi çoğu araçta olmayan ama günden güne yaygınlaşan teknolojileri bu donanımda sunuyor. 

Aracı Çağrı kullandığı için sürüşü hakkında yorum yapmak bana düşmez ama arka taraftan gözlemlediğim kadarıyla vites geçişleri yeterli hızda ve sarsıntısız. 120 ps'lik 1.5 atmosferik motor çok çok iyi bir performans sunamıyor belki ama bizim gibi sakin kullanıcılara yeterli geleceğinden eminim. Devir artınca garip bir egzoz sesi iç mekana yayılıyordu. Satış görevlisi bunun dışarıdan duyulmadığını, sadece içeriden işitilebildiğini söyledi. Açıkçası sesi beğenmedim. Düzeltilmesi gerek bir durum olarak düşünüyorum.

Arka koltuktan izlenimlerim kısaca bu kadar. Arabayı genel olarak beğendim. Buna dayanarak Mazda'nın Türkiye'de daha fazla iş yapması gerektiğini ve bunun için öncelikle satış görevlilerini iyi bir eğitime tabi tutması gerektiğini düşünüyor ve kalan kısımda topu Çağrı'ya atıyorum. Buraya kadar sabredip okuyan kaldıysa teşekkürler :)

27 Mart 2015 Cuma

Yeni Mondeo 1.5 Ecoboost Titanium

Uzun süredir ülkemiz de dahil olmak üzere Avrupa'da beklenen yeni Mondeo'nun büyük talep uyandırdığını gerek dergilerden gerekse internet üzerinden takip edebiliyorduk ama henüz Adana sokaklarında göremediğimiz için yanımızdan geçse ne yorum yapacağımızı bilmiyorduk. Hafta içi bulduğumuz ilk boşlukta bu merakımızı gidermek için Ford Otokoç bayisine uğradık, test sürüşü için geldiğimizi belirttik. Genelde bu kadar cesur bir şekilde test sürüşüne geldik diyemiyoruz, alıcı olmadığımızı anladıklarında terslenmekten veya ilgilerinin azalmasından açıkçası korkuyoruz ki bunu defalarca tecrübe ettik :) Klasik bir cevapla tüm satış görevlilerinin dolu olduğu ve bizi biraz bekletecekleri söylendi. E tabi aksini kafamızdan bile geçirmediğimiz için usulca beklemeye koyulduk.

Bu esnada bayide hazırda duran kilitlenmemiş Style donanıma sahip bir Mondeo'yu rahatça incelemeye koyuldum. Test sürüşü esnasında edinemeyeceğim birçok bilgiyi bu boşlukta edinebildim. Öncelikle aracın dış görünüşü üzerine söylenecek çok şey var ama uzun uzadıya yazmaya gerek görmüyorum, çünkü beni olabildiğince etkiledi. Arka led farlar, stop grubunun genel olarak daha güzel görünebileceği düşüncemi biraz olsun azalttı, kendi başına bile görüntüyü kurtarmaya yetiyor. Burada en eksik gördüğüm nokta opsiyonel jant tasarımlarının sunulmuyor olması. Dinamik görünen bir arabanın üst donanımına 17 inç jant konulmasını arabanın ruhuna hakaret olarak nitelendiriyorum, başka da bir şey değil. Standartların en az 18 olması ve opsiyonel olarak da 19 ve 20 inç jantların sunuluyor olması gerekliydi. Bu ne konfor düşkünlüğüdür? Bir diğer negatif detay da Style donanımda krom çıtaların olmaması. En az 85 bin tl verilen bir arabada maliyeti düşürmek amacıyla bu tarz ucuz oyunların olmasına gerek var mı, tartışılır? Ben dış görünüşün basitleştirilerek maliyetin düşürülmesini yanlış buluyorum.

İç mekanda sürücü koltuğuna otururken koltuk yan desteklerinin çok yumuşak olduğunu fark ettim. Aslında bu kadar yumuşak olanları pek sevmiyorum, biraz çabuk yıpranacak gibi hissettirdiğinden olabilir. Ama oturduktan sonra konforlu bir koltuk ve güzel bir sürüş pozisyonu ile karşılaştım. Gösterge grubu Style donanımda "eh işte"den öte gidemediyse de Titanium'da beni etkiledi. Özellikle etrafındaki krom çizgiler güzel bir görünüm katmış, çabuk ısındım. Ön konsolun eğimi tam istediğim düzeyde. Geniş ekranın konumu, uzaklığı güzel ayarlanmış, erişim sıkıntısı yaşanmıyor. Tabi bayideki bekleyen arabaların akülerine tecavüz edildiği için inceleyemedik. Ama görüntüsüyle benden tam not aldı. Fakat yine ön konsolda bulunan tuşların çok ufak durduğunu söylemeden geçmeyeyim. Biraz daha güzel ve ergonomik bir tasarım verilebilirmiş. Yine de göz ardı edilebilecek bir durum olarak kabul edip kafayı takmamaya çalıştım. Kapı içindeki eşya gözleri devasa ama biraz garip bir tasarımı var. Arkaya doğru genişliyor. Kullanmadan yorum yapmayacağım sadece garip buldum. Yine vitesin önünde Volvo'larda karşılaştığımız tarzdan bir eşya gözü gördük. Yanları açık olduğundan sert girilen virajlarda oradaki eşyaların savrulma ihtimali var. Yine de günlük kullanımda yararlı olabilir.

Arka koltuklara geçince baş mesafesi hakkında bu araca biraz önyargılı yaklaşmış olduğumu fark ettim. Coupe formu verilmiş olduğundan biraz boğuk olacağını zannederken gayet fazla arka baş ve diz mesafesi ile karşılaştık. Arka kol dayamayı açtıktan sonra uzun yolculuklar için gayet güzel bir ortam oluştu ama muhtemelen hiç tadamayacağım bir zevk.

Gelelim sürüşüne. Artık bir abiyi ayarladılar da ordan bizimle test sürüşüne geldi sağolsun. Abide de söylemesi ayıp araba bilgisi start stopun yakıtı arttıracağını iddia edecek kadar var. Canı sağolsun, hem gelip yanımızda kös kös oturup iki kelime etmeyen satış danışmanlarının yanında kral böylesi. Arkaya geçip sevgilisiyle mesajlaşan danışmanları(!) hiç saymıyorum.

Arabada anahtarsız giriş ve çalıştırma sistemi var. Bunlar benim gözümde artık lüks olmaktan uzaklaşmaya başlayan donanımlar, öyle ki birçok c sınıfı arabada görmeye alıştık. Direksiyona oturduğumda "hadi gazlayalım" dediğim bir araba değildi. Sakince şu testi bitirip Borusan'a doğru yol alalım diye düşünüyordum. Ama arabadan gaza yüklenmeye yönelik bir teşvik var. Belki gücünü bildiğimden de olabilir. Araç gerçekten 160 hp'yi hissettirmek istiyor. Ama bir dakika, bu otomatik vites izin veriyor mu ki? İlk vites atışındaki ileri geri yapmamla bu vitesin bu arabaya yakışmayacağını anladım. Canım da sıkıldı. Güçlü araba yapıp hala yakıt tüketimi derdine düşmüş, yok sorunsuzmuş falan filan diye vites geçişinde selam çaktıran bir otomatik vites kullanan markaları anlamıyorum (isyanım bir yandan Opel'e de). D modundan S'ye geçmek için vites mandalına basmamız gerekmesi de işin ayrı bir can sıkıcı noktası. Vites komple can sıkıcı! Böyle olmamalıydı. Bırakın bari manuel vitesle arabayı kendimiz sallayalım. En azından acemiliğime veririm bir bahanem olur. Senin bahanen nedir Ford?

Direksiyon tepkisi, konfor, yol tutuş kıyaslayacak pratik birikimim yok, ama bana sürüşte göze batacak bir olumsuzluk yansımadı. Sadece kulakçıklarla yönettiğimde vitesin 1 saniye kadar gecikmeli tepki vermesini, yine vitesin başarısızlığına bağlıyorum. Ayrıca belli bir devire geldiğinde otomatik olarak üst vitese atıyor. Sanane arkadaşım? Ben atmayacaksam niye kulakçıklar var orada? Atma bana bırak! Bu durum DSG'de de var ve benim adıma gerçekten hayal kırıklığı. Yıllarca Test Drive Unlimited'ı sequential modda oynamışım, bütün yarışları kazanmışım, ne zaman vites atılması gerektiğini biliyorum, redlineda oyalanıp motoruna zarar vermem rahat ol. Hayır bir de şöyle bir sıkıntı var, ben tam vites yükseltmek için + olan kolu çektiğimde araba da vites yükseltmesi gerektiğini anlayıp benden hemen önce davranarak vitesi yükseltiyor ve benim basmamla beraber ikinci defa yükseliyor, bu da çekişin azalmasına sebebiyet veriyor. Drag yaparken başına gelse arabayı satma sebebi yemin ediyorum. Çok kızgınım! Yine de arabayla aynı zamanda vites yükseltmeyi düşündüğümü anlıyorum arabayla aramda bir sinerji oluşuyor ve doğru karar verdiğimi bilmemin etkisiyle biraz da olsa gururum okşanıyor.

Sürdüğüm araba derin mavi renk ve konfigüratörde eklenebilen tüm donanımlara sahipti. Ama 2 km'lik test parkurunda ne kadarını tadabiliyoruz bilinmez. Sunroof panaromik değil. Bence artık ufak sunroof komik durmaya başladı. Ama hiç yoktan orda bir cam olmasını, olmamasına yeğlerim. Kör nokta uyarı sistemi güvenli çalışıyor, fakat mesafeyi biraz fazla buldum. Yani uyarı verdiğinde, uyarı verdiği araç zaten aynada görünüyor olup tehlike arz etmeyen bir noktada oluyor. Yine de dalgınlıklar için birebir.

Testin sonuna geldiğimizde Ibiza'ma doğru yönelmişken "Çağrı, bu balata kokusunu biz yapmadık değil mi?" sorusunu sormam üzerine Çağrı'nın bana bakıp kahkaha atmasıyla mevzuya hakim oluyor ve yine sağ ayağın hakkını yeterince verdiğimi düşünüyorum.

Keşke biraz resim çekip atsaydım ama ilk yazı olduğu için bu kadar aksaklık da olsun. Bir dahaki incelemede biraz daha profesyonel davranacağımızdan şüphem yok.
Buraya kadar okuyan olduysa sevildiğini bilsin yeterli ;)


Görüşmek üzere.
H.Furkan